Geçen haftadaki sayfa görünümleri

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Çöl hayatımız

Ramazan; dillerimizde 11 ayın sultanı olarak yer eden...
Ramazan; içinde kelamullahın indiği BİN aydan daha hayırlı olan gecenin bulunduğu, günahları silip süpürmeye en güzel fırsat olan ay...
Ramazan; kelamda nice yer alırken, sadrda tıkanan; hareketlenme bir kenara, bir kıpırdamadan dahi noksan...
Ramazan; gönüller coşmayı beklerken, diller bereketli geçsin dualarını ederken...
Ramazan; biz bir bütünüz mesajının gerilerde bir ütopya olarak kaldığı...
Ramazan; teravih dediğimiz bi yanda da bizi gece hayatına hazırlama denemesinden yüz çevirdiğimiz...
Ramazan; ...

Ritüel haline gelmiş, bedenin birşeyler yaptığı ama akıl-kalp-beden bütünlüğü yakalanmadan nice sadır olan ef'aller... Bütün nokta burda herhalde. Ya gelenekvari hareket ediyoruz ya da bilinçli ama gönülsüz. Ha haksızlık etmiyeyim bilinçli, tam gönüllü hareket edenler de var ama bu şahsiyetler nadir. Rabbimiz sayılarını artısın. Bulunduğu yerde dost edinilesi, umulur ki insibağ olur da biz de o minvalde oluruz.
İmtihan içinde nice var olan imtihanları değerlendirirsek nimet; yoksa külfetten öte değil. Ramazan da imtihanın her yıl 1 ay süren, nimet olarak kullanana nefsi tezkiye, külfet olarak kullanana alışkanlık halinde tutulan, boşuna açlık susuzluk hali ya da diğer 11 ayla bi farkı olmayan sıradan günler topluluğu.
İhsan Eliaçık'ın yazılarından biri şöyle başlıyor: "Bedevî, çölde yaşayan köylü demek değildir. Bedevî, kendi iç dünyasında çöl hayatı yaşayandır. Servet ile gözü kararan, para ile merhametsizleşen, içine düştüğü bu mal ve meta vahasından ötekini göremeyen; açın iniltisini, öksüzün ağlamasını, yoksulun çığlığını duyamayan herkes çölde yaşayan bir Bedevîdir. Çöl Arabistanda değil; içimizdedir. Bedevînin içi çöldür, içi..."
Biz bedeviliğin neresindeyiz? Şu mübarek ayda gözümüz yaşarmaya, alnımız secdelere kapanmaya, gönlümüz zikrullaha muhtaç, yani hâlâ içimizde çöl hayatı pervasızca hüküm sürerken "Ben bedevi değilim" diyebiliyor muyuz? Sahabe-i Kiram'ın çoğuna bedevi denirken acaba Ramazan'ı en güzel şekilde ihya eden onlar mı bedevi yoksa tabiri caizse zikrullahtan ayrı kalmış, gülistanından kesilmiş artık adı odun olmuşken, ğayrullahla taşlaşmaya başlamış belki de kaskatı kesilmiş biz mi bedeviyiz?
Bana göre çağın hastalığı cehl-i mürekkeplikten, "en iyi şekilde bilirim ama yapmam"a döndü, hani gönlümüz çamaşır suyunda bekletiyor ak pak ya! Biliyoruz yapmaya engel ne? İmtihanın sonu hüsranla mı sonuçlansın?
Artık içimizdeki çölde seraplardan usanmadık mı, Aslolana teslim olup aslı yaşamak varken? Çölün bir yerlerinde vaha olmalı ya da çölün bir sonu... Ramazan vahaya, çölün çıkışına götüren, ihyayı bekleyen bir meşale timsali...
Mutasavvıfların tavsiyeleri olur ya hani ama bunu başkalarına değil de kendi nefislerine söylemişlerdir. Bizimki de bu hesap, bu satırlar şeytanı uzaklaştırmaya çalışarak nefsimin kalbime olan hitabından ibaret. Selametle...